15 Temmuz 2010 Perşembe

Nar Taneleri

Tanımadığım ve hatta hiç görmediğim bir adamın sesi girdi önce aklıma sonra fikrime daha sonra da kanıma. Bu aşamaları teker teker tadını çıkara çıkara yaşadıktan sonra kayıtsız kalmak imkânsızdı ve kalınmadı da...

“Gel” dedi bana.

“Peki” dedim ben de.

Nerdesin diye sormadım bile çünkü hislerdi kullandığımız teknik.

Ve başladım hazırlanmaya;

Çok uzaklarda olsa da gideceğim yer; yanıma üzerimdekilerden başka hiçbir şey almadım. Ama bavulumu tamamen hazırlamak günlerimi, aylarımı hatta yıllarımı aldı.

Gittiğim yerden bir daha dönmeyi düşünmüyorum ama buna rağmen Jan’la çekildiğimiz fotoğraflarımızı bile yanıma almayacağım ve almıyorum da.

Aaa şunu unutmuşum dememek için itina ile hazırladım bavulumu. Kazanılmış ve kat edilmiş yollardan geri dönmek “insanın kalbini en çok kıran” şeydir. Tadını bilirim bu yüzden bir daha yaşamak istemedim. Babanem hep söyler: Akılsız başın ayak çeker cezasını!

Evet sanırım sonunda tamamen hazırım hatta nazırım bile. Espri de yaptığıma göre keyfimde yerinde. Tamam olmuşum (gülümseme).

Neler aldım yanıma biliyor musun?

En sevdiğim şarkıları, en sevdiğim film karelerini, arkadaşlarımla yaşadığım en kahkahalı anlarımı, içtiğim her şeyin kafasını, yediğim haltların öğrenilmişliklerini, Marki’nin sadece bana özel gülümsemesini, bir tutam kavuşma anında kullanılacak “sevinç gözyaşını” , ve bavulumdaki boş kalan yerleri tıklım tıklım dolduracak kadar “umut”larımı...

Ahaha nasıl unuturum tabi ki kendi elimle özene bezene yaptığım adını Matta koyduğum; bana hep güzellikler getiren, bu zamana kadar yaşadıklarımdan oluşturduğum, yatmadan önce başucuma koyduğum ufak biblomu da aldım.

O kadar hazırım ki;

Hiçbir zaman bu kadar hazır hissetmemiştim kendimi. Bu yüzden yıllarca çıkmayı düşündüğüm bu yolculuğun zamanı bu kadar uzamış. Ama ben o zamanlar bu bekleme işini hep “Tanrı’nın beni yedek kulübesinde bekletmesi “ olarak tanımlardım. Çocuk gibi huysuzlanmışım. Şuan yedek kulübesinden kalktım ve merdivenlere yürüyorum.

Şuan kafamın içinde Sinatra kusura bakmasın ama Fiona Apple sesinden “Why try to change me” çalıyor. Ve ben piyanoyu şu ana yakıştırdığım kadar hiçbir şeye yakıştırmamıştım.

Özlem koymadım bavuluma. Bu yüzden bu evden çıkarken kamera o hüzünlü veda bakışını son kez bu evin içinde yakalayabilecek. Gittiğimiz yerde seninle birlikte çok fazla yeni filmlerimiz olucak çünkü. Ve ben bu zamana kadar ki tüm bu hüzünlü bakışlar işini “cebimdeki öğrenmişlik şekerlerim” olarak hep yanımda taşıyacağım. İhtiyacım olduğunda sokucam elimi elbisemin cebine, alacağım bi tane koyacağım dilimin üzerine ve sadece “tadına varmak” olacak yaptığım.

Özlem adı verip, meze etmeyeceğim melankolime...

Saat yaklaşıyor. Pencereden bakıyorum ve yaklaşan trenin dumanını görüyorum. Trenin sesi henüz gelmiyor belki ama senin bana “sana geliyorum” diyen sesin iyice çınlatıyor kulaklarımı.

Holdeki aynaya yürüyorum; elbisemin renginin gözlerimdeki ışıkla uyumuna bakacağım. Krem rengi elbisemin üzerinde rengarenk yıldızlar var gözlerimdeki beyaz ışığa yıldızların rengi çok yakışıyor. Sen de çok yakışacaksın bana ve bende sana. Bu uyumu sandaletlerimle tamamlayacağım. Makyaj yok yüzümde. Yanaklarım zaten kırmızı.

Trenin sesi gelmeye başladı ve seninde sesin yükselmeye...

Düşünüyorum;

Birlikte çimlere yatıp bulutlarla oynayacağız. Beni böyle tavladın biliyor musun? Sonra da bana sarılıp saçlarımı koklayacağını söylediğinde kalbime altın vuruşu yapmıştın. Sadece bu iki cümlenden dolayı vanilya kokuları duydum yıllarca.

Şuan bu trenin içindesin. Bende merdivenlerden inip vedalaşıcam artık burasıyla.

Biz yarım elmalar değiliz seninle, biz iki bütün elmayız. Birlikte olmak isteğimizin amacı; birlikte birbirimize bakarak daha çok kızarmak daha çok kızarmak daha çok kızarmak. Nar gibi olmak!

Ve o gün geldiğinde de el ele tutuşup; elmayla yola çıktığımız ve Nar’a dönüştüğümüz yolculuğumuzun o anı geldiğinde, tanelerimizi patlayarak oraya buraya saçıldığımızda, işte o zaman bütün ile birleşeceğiz ...

Bu dış dünya diliyle anlatırsam;

Ellerini tutarken bedenimden ayrılan ruhumu izleyip yıldız olucam.

Ellerimi tutarken bedeninden ayrılan ruhunu izleyip yıldız olucaksın. Yine yan yana olucaz.

Sesler yükseldi...

Geldin!

Sen hazırsan bende hazırım...

Ama önce şu derin nefesimi alayım;

Kollarını aç!

Gel dedin geliyorum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder