7 Eylül 2010 Salı

Tatmin Olmayan Tatminkâr İnsanoğlu

Şimdi biraz derin bir konu anlatmaya çalışacağım ama en başından bir bilgi vermek istiyorum ; “anlatamayabilirim” , “anlaşılamayabilirim”.

O yüzden herkesin yazının sonunda dilediği o sürç-ü lisan affını ben şimdiden diliyorum ve açık açık söylüyorum büyük ihtimalle sürç-ü lisan edeceğim .

Bu saatten sonra yazıyı okumak yani devam etmek isteyenler elimi tutsun ve izlediğim beyaz tavşanın peşinden beni takip etsin .

Başlıyoruz ...

Bu dünya, evren, tanrı ve yaradılış hikayelerini düşünerek geçirdiğim 26 seneye girdim geçen gün. Ve içimizdeki Matta’yı karşımıza alıp bi konuşma zamanı geldiğini düşündüm artık.

Gel dedim, geç şöyle otur.

Serin serin bir ice tea ister misin? Pek seversin dedim ve reddetmedi haliyle .

Oturdu lacivet koltuğa ve zaten -sürekli sorular soruyorsun beni dürtüklüyorsun- ‘bari bugün rahat bıraksaydın bugün doğum günümüz unuttun mu?’ dedi.

Ben de bacak kadar boyunla konuşma bakayım böle büyük büyük dedim .

Beni hiç sallamayan o koca gözleriyle baktı ve; ‘aman!’ dedi .

Napıyoruz Matta dedim? Nerdeyiz? İyice saldığını düşünmüyor musun bu aralar diye bir de azarladım.

Pipetle içtiği şeftalili buzlu çayından bi fırt aldı ve buna hangi zaman diliminden bakıp cevap vereyim ? dedi .

Nasıl yani? Dedim.

Geçmişten bakarsan ileride

Gelecekten baktığımda geride

Şu an içinden baktığımda da gayet olman gereken yerdesin dedi.

Olmam gereken yer?

Bu beni tatmin etti mi diye sordum kendime .

Bakışlarımdan anlamıştı ki olmamıştım.

Bak bunlar “aşamalı konumlar” hatırlıyor musun geçen yaz görmüştük bu konuyu...

Korku – Sevgi – Boşluk noktalarını hatırlattı bana.

Dediği gibi geçen yaz ikimiz halletmiştik bu konuları o yüzden tekrar hatırlamam bu kadar zor olmadı .

Başlangıç – Devam – Son / Gökyüzü – Yer Kabuğu – Yer Altı /-1 - +1 -0 /Anne – Baba – Çocuk / Katı – Sıvı – Gaz / Çekirdek – Manto – Kabuk / Niyet – Söz – Davranış / Baba – Oğul – Kutsal Ruh / Üçgen – Çember – Spiral

Hatırla dedi.

Sadece hatırla, tüm unutmuşluklarla hatırla.

Kutsallığını hatırla, tekamül çabanı yıldız olma isteğini hatırla dedi.

Hepimizin patladığı ve olmaya başladığı şu olmak işini hatırla dedi . Sonra 3’lenip dünyevi 3 formumuza geldiğimizi ve buradaki aşamaları da atlatıp olduğun düzleme daha fazla noktalar ekleyip çember olduğumuzu hatırla dedi.

Yine hatırladım.

“Şeriattan” “Tarikata” oradan nasıl “Marifete” geçtiğini, Hakikat kapısının ışıl ışıl renklerini hatırla dedi.

Hatırla dedim kendime ben bile!

Çemberin sonsuz noktalarının nasıl dönmekle can bulduğunu ve dönüşüyle birlikte nasıl spiral şekline geldiğini ve bu sembolleri -bakan gözlerin- nasıl gördüğünü ‘aşamalı konum’un süper noktası olan spriali ne kadar hissettiğini artık n’olur hatırla ve kendini bu sorularla yeme dedi.

3 kez hatırla dedi 1 kez anladı!

3 ihlas 1 fatiha kafası yaşadım.

3 kesik 1 derin nefes aldım.

Sonra dedim ki;

Şu an nerde olmam gerekirse tam olarak oradayım ve akarak teslim olmuş ilerliyorum ama içimdeki 3 ten 1’i olan vesvese krallığının lordu şeytan bırakmıyordu peşimi. Konuşuyor konuşuyor ve konuşuyordu . Suçlamıyordum onu. O da görevini yapıyordu, o da bu dengelerin olması için var olması gerekendi ve ‘olması gerektiği yerde’ duruyordu.

Hatırladıktan sonra bi aşama atladım ve ‘fark ettim’.

Neyi ne kadar bilmeye çalışırsam çalışayım bu bitmeyecek, ne sorular bitecek ne de cevaplar. Dönen bir çemberin içindeyiz, adı sprial ve sürekli devam etmekte hareket. Bu yüzden yolun ucu sonsuz ve an içinde oluşuyor asfalt.

Sonra dedim ki içimden içime;

Tanrıyı görmek, Büyük Bilgisayarı görmek o kadar zor değil!

En eminliği %100 kanıtlanmış bir konuda bile insanoğlunun %100 oranda emin olma lüksü yoktur ve bu korkuyu yaratan da şudur : “Teslimiyeti kabul etmeyişimiz. Yola kastıra kastıra ne olacak, ne olacak diye planlarımızla devam etmemiz.”

Ne bir doktor ne bir bilim adamı ne de başka biri %99,9’ dan daha emin olmaz ve 0,01 de o küçücük boyuyla öyle değiştirebilir ki bi anda dengeleri?

Fizik dünyasında kabul gören %99,9 büyüktür. %0,01 ‘den anında ; %99,9 küçüktür %0,01 ‘den olur.

Bunun adı Kuran’da Gayb, Matematikte Sıfır, Evrende Boşluk, anlamına gelir.

Ve o da hareket ederken aslında hep olması gerektiği yerdedir .

Ve bu artık herkesi tatmin etmelidir.

Ateş hiç sönmez, su hiç durulmaz

Su ateşi söndürdükçe, ateş te suyu kurutur

Ve aslında esas olan sadece harekettir

Ve orası hep denildiği gibi çok bereketlidir

(Matta 3:10)

3 yorum:

  1. başka türlü de yaz
    daha da çok anlat

    ben okudukça içimde evreni hissediyorum

    YanıtlaSil
  2. tebessum dolu bir bayram gecirmen dilegiyle..

    YanıtlaSil
  3. Herbirimiz bir alem elem içinde alem , der Kur'an
    Bende evrenimi evrenine dokundurabildiysem çok sevinirim

    Teşekkürler Matias

    YanıtlaSil