23 Eylül 2010 Perşembe

ÜçgenDaireSpiral (3)


Gözlerini yeniden aç boyalarınla ,
Zamana ve uzama göre değişssede rengi umursama ,


Altınken rengi , eskiydi herşey
Başındaydı zaman çemberin parlaktı olmuşluğun , renkelerin

Değişti zaman , değişti formlar
Aynıydı aslında özde tüm varolanlar ,
Gözüne sürdüğün boyaydı ruhundan yansıyıp vuku bulan ...

Renklerde üredi ...
Üremedi aslında sayılabildi , ikiyken kırılan ışıktan yansıyanlar
Artık hedefini Dokuza dikmişti ...

Çember yok , an içinde büyüyor sen gibi
Bulduğunu sandığın renkler yeni yeni doğuyor aslında
Sende sadece görüyosun baktığında ...


Benzerlikleri farkediyor perdeyi aralıyorsun aslında
Şaşırırken farkediyorsun bunların tümünü bildiğini gerçekte
Olması gereken bu ama üzülme
Varolmayan yolun yönü belli aslında önünde

Diller yarattın , şifreler koydun
Earth derken dünyaya sonu başa alıp Heart yaptın
Kalbimdir , gözümün bebeğidir aslında dedin
Kelimelerin büyüsünü dizilimlerdeki sırra sakladın

Şimdi bu karmaşanın ne olduğunu düşünme ...
Boş bak
Bomboş
Ama hep yukarı bak

Yukarı bakarken aşağıyıda unutma ;
Aynıdır renkleri küçümseme
Zaten unutmak değil mi burda olmana sebeb ?
Denge !
Zincir !
Halka !

Doğum !
Yaşam !
Ölüm !
Doğum !
Yaşam !
Ölüm !

17 Eylül 2010 Cuma

01 Ekim 2009 Perşembe 08:30 - 12:21 ve daha da sonrası

http://www.fileden.com/files/2008/9/14/2096619/04%20we%20are%20the%20people%282%29.mp3


· Uzan

· Kapa gözlerini ,

· Bırak kendini…gevşe…tüm vücudunun çözüldüğünü hisset yavaşça…bomboşssun…puff

· Bi bulutun üzerindesin , kolların iki yana açık , parmak uçlarından yükselmeye başlıyosun yavaş yavaş…hafifleşiyorsun…

· Gökyüzü vanilyalı…Vanilla Sky…vanilya kokusu…gökyüzü vanilya kokuyor…her aldığın nefeste daha derinini istiyorsun…ve alıyosun da …koku rahatlatıyor…

· Bişiyler duyuyorsun…

· Kafandaki şarkının playine basmışssın…Müzik…koku…bulutların üzerinde olma durumu…hafiflik…parmak uçlarından renkler yayıyorsun…Ama yavaşşş hep yavaşşş…huzurlu sakin bi yavaşlık hakim herşeye

· Aç gözlerini usulca…dünyaya ilk defa bakıyorsun…

· İçten ufak bi gülümseme çok işine yarar burda

· Müzikle birlikte yürümeye başlıyorsun bulutların üzerinde…pamuksu dumanların içinden geçio ayakların…hem serin hemde sıcak bi his…

· Görüntü ılık bi pembeye dönüşüyor gitgide…koku da pembeleşiyor haliyle

· Aşıksın

· Kendine…bulutlara…yıldızlara…güneşe…aya…dünyaya…insanlara…hayvanlara…doğaya…bi bardağa bile OLMUŞ herşeye

· Kalbinin yeniden çalıştığını hissediyosun…hızlanıyo…bunu daha önce hiç yaşamadın…keyifleniyorsun

· Tüm bu kurguyu düşünüyorsun…herşey o kadar kuralına göre ki…üzülmeyi bırakıyosun…

· Kırmızılaşmaya başlıyor görüntü…Güneşin sana yaklaştığını hissediyorsun..sana dokunmak istediğini…seni hep sevdi..sende onu seversin biliyo bunu…birbirinizin parçası olmak gayet karşılıklı bi hoşnutluk taraflarınızdan

· Öyle bi seviyesindesin ki duygularının…yeni keşfediyosun sınırlarının genişleyebileceğini…daha önce hiç bu çizgide durmamıştın…TAP !

· Pırıl pırılsın

· Yürümeye devam ettikçe…bulutlarda ki hareketlenmeyi farkediyorsun…ayaklarının altından sana ulaşmaya başlayan mavi bi ışığın sana dokunduğunu hissetmeye başlıyorsun…saç diplerine kadar…seksten bile hiç bu kadar haz almadın sen

· Devam ediyosun yürümeye…daha da aydınlanmaya başlıyo etrafın…yıldızlar…yıldızları görüyorsun…dikkatli bakmasaydın göremezdin…ama görüyorsun…istesen dokunursun onlara…İSTESENE !

· Kaldır kolunu uzan çok yakınlar…parmak uçlarınla dokun…öyle hisset ve istediğin kadar dokun

· Devam et şimdi yoluna…nasıl hissediyosun kendini?…yine o gülümsemeyi kullanabilirsin

· Önüne bi basamak çıkacak…Alçak buluttan bi basamak…sonundaki kapıya yaklaş

· Kapının önündesin

· Altın rengi…parıl parıl parlayan kolu çevir ve aç kapıyı

· İçeri gir

· Lacivert bi koltuk var

· Otur

· Etrafını izle

· Renklere izin ver…serbest bıraktığın gibi parmak uçlarından..bırak içine aksın bu sefer…ve yavaşça kapa gözlerini

· Şarkı bitti

· Yavaşça aç gözlerini şimdi…saat 8:30 olmuş…işe geç kaldın

· Şarkı yeniden başlar

( bu şarkıyı dinleyerek YAŞAMAK tavsiye edilir )



Mevsimler geçer içimden ... Yani bu da içerden ...


Yengeç burcunun yükselen ikizler haliyim ve bi gün sonra doğsam burcum aslan oluyormuş ... yani Su - Ateş ve Hava'yı bir arada yaşıyorum şu bedende ...

Mevsimler dönüyor ...
Bende dönüyor sanki ... İçime giriyolar bi rüzgarla ... YAz oluyolar çıkarken , bi daha giriyolar kış oluyolar ... İnsanın içinden mevsim geçmesi nedir bilirmisiniz ?

Kabuk değiştirmek ...

İşte o zaman insan anlıyor ; kozasından çıkan bi kelebeğin ruh halini ...
İşte o zaman anlıyor insan hepimiz birbirine bağlı zincirleriz sadece
İşte o zaman anlıyor insan yeniden doğuşu ve ölümü
İşte o zaman anlıyor insan buda geçer

İçimden geçer dışımdan akar ama geçer ...

He bi de şu var ... Çirkin hiçbişi yoktur ... Bu ruh halide çok güzeldir ... Yarattırır ... Farkında bile olmazsın

7 Eylül 2010 Salı

Tatmin Olmayan Tatminkâr İnsanoğlu

Şimdi biraz derin bir konu anlatmaya çalışacağım ama en başından bir bilgi vermek istiyorum ; “anlatamayabilirim” , “anlaşılamayabilirim”.

O yüzden herkesin yazının sonunda dilediği o sürç-ü lisan affını ben şimdiden diliyorum ve açık açık söylüyorum büyük ihtimalle sürç-ü lisan edeceğim .

Bu saatten sonra yazıyı okumak yani devam etmek isteyenler elimi tutsun ve izlediğim beyaz tavşanın peşinden beni takip etsin .

Başlıyoruz ...

Bu dünya, evren, tanrı ve yaradılış hikayelerini düşünerek geçirdiğim 26 seneye girdim geçen gün. Ve içimizdeki Matta’yı karşımıza alıp bi konuşma zamanı geldiğini düşündüm artık.

Gel dedim, geç şöyle otur.

Serin serin bir ice tea ister misin? Pek seversin dedim ve reddetmedi haliyle .

Oturdu lacivet koltuğa ve zaten -sürekli sorular soruyorsun beni dürtüklüyorsun- ‘bari bugün rahat bıraksaydın bugün doğum günümüz unuttun mu?’ dedi.

Ben de bacak kadar boyunla konuşma bakayım böle büyük büyük dedim .

Beni hiç sallamayan o koca gözleriyle baktı ve; ‘aman!’ dedi .

Napıyoruz Matta dedim? Nerdeyiz? İyice saldığını düşünmüyor musun bu aralar diye bir de azarladım.

Pipetle içtiği şeftalili buzlu çayından bi fırt aldı ve buna hangi zaman diliminden bakıp cevap vereyim ? dedi .

Nasıl yani? Dedim.

Geçmişten bakarsan ileride

Gelecekten baktığımda geride

Şu an içinden baktığımda da gayet olman gereken yerdesin dedi.

Olmam gereken yer?

Bu beni tatmin etti mi diye sordum kendime .

Bakışlarımdan anlamıştı ki olmamıştım.

Bak bunlar “aşamalı konumlar” hatırlıyor musun geçen yaz görmüştük bu konuyu...

Korku – Sevgi – Boşluk noktalarını hatırlattı bana.

Dediği gibi geçen yaz ikimiz halletmiştik bu konuları o yüzden tekrar hatırlamam bu kadar zor olmadı .

Başlangıç – Devam – Son / Gökyüzü – Yer Kabuğu – Yer Altı /-1 - +1 -0 /Anne – Baba – Çocuk / Katı – Sıvı – Gaz / Çekirdek – Manto – Kabuk / Niyet – Söz – Davranış / Baba – Oğul – Kutsal Ruh / Üçgen – Çember – Spiral

Hatırla dedi.

Sadece hatırla, tüm unutmuşluklarla hatırla.

Kutsallığını hatırla, tekamül çabanı yıldız olma isteğini hatırla dedi.

Hepimizin patladığı ve olmaya başladığı şu olmak işini hatırla dedi . Sonra 3’lenip dünyevi 3 formumuza geldiğimizi ve buradaki aşamaları da atlatıp olduğun düzleme daha fazla noktalar ekleyip çember olduğumuzu hatırla dedi.

Yine hatırladım.

“Şeriattan” “Tarikata” oradan nasıl “Marifete” geçtiğini, Hakikat kapısının ışıl ışıl renklerini hatırla dedi.

Hatırla dedim kendime ben bile!

Çemberin sonsuz noktalarının nasıl dönmekle can bulduğunu ve dönüşüyle birlikte nasıl spiral şekline geldiğini ve bu sembolleri -bakan gözlerin- nasıl gördüğünü ‘aşamalı konum’un süper noktası olan spriali ne kadar hissettiğini artık n’olur hatırla ve kendini bu sorularla yeme dedi.

3 kez hatırla dedi 1 kez anladı!

3 ihlas 1 fatiha kafası yaşadım.

3 kesik 1 derin nefes aldım.

Sonra dedim ki;

Şu an nerde olmam gerekirse tam olarak oradayım ve akarak teslim olmuş ilerliyorum ama içimdeki 3 ten 1’i olan vesvese krallığının lordu şeytan bırakmıyordu peşimi. Konuşuyor konuşuyor ve konuşuyordu . Suçlamıyordum onu. O da görevini yapıyordu, o da bu dengelerin olması için var olması gerekendi ve ‘olması gerektiği yerde’ duruyordu.

Hatırladıktan sonra bi aşama atladım ve ‘fark ettim’.

Neyi ne kadar bilmeye çalışırsam çalışayım bu bitmeyecek, ne sorular bitecek ne de cevaplar. Dönen bir çemberin içindeyiz, adı sprial ve sürekli devam etmekte hareket. Bu yüzden yolun ucu sonsuz ve an içinde oluşuyor asfalt.

Sonra dedim ki içimden içime;

Tanrıyı görmek, Büyük Bilgisayarı görmek o kadar zor değil!

En eminliği %100 kanıtlanmış bir konuda bile insanoğlunun %100 oranda emin olma lüksü yoktur ve bu korkuyu yaratan da şudur : “Teslimiyeti kabul etmeyişimiz. Yola kastıra kastıra ne olacak, ne olacak diye planlarımızla devam etmemiz.”

Ne bir doktor ne bir bilim adamı ne de başka biri %99,9’ dan daha emin olmaz ve 0,01 de o küçücük boyuyla öyle değiştirebilir ki bi anda dengeleri?

Fizik dünyasında kabul gören %99,9 büyüktür. %0,01 ‘den anında ; %99,9 küçüktür %0,01 ‘den olur.

Bunun adı Kuran’da Gayb, Matematikte Sıfır, Evrende Boşluk, anlamına gelir.

Ve o da hareket ederken aslında hep olması gerektiği yerdedir .

Ve bu artık herkesi tatmin etmelidir.

Ateş hiç sönmez, su hiç durulmaz

Su ateşi söndürdükçe, ateş te suyu kurutur

Ve aslında esas olan sadece harekettir

Ve orası hep denildiği gibi çok bereketlidir

(Matta 3:10)

2 Eylül 2010 Perşembe

Çok içerden ...


Sanki sabah kalkıyorum ve evimin renkerli bu ...

Sanki camdan bakıyorum ve gördüğüm bu ...

Sanki ... Sanki ... çok güzel herşey ... miss gibi ter kokuyor ... miss ... iki insan kimyasının ortaya çıkışı ... ter

Sanki ...
Sanki ... çok güzel herşey ...

Bunun sankilik bi tarafının olmaması ne hoş ...