10 Kasım 2010 Çarşamba

Bi yanım John Bi yanım Lennon














İstedikçe oluyor bazı şeyler ... ama olmayanlarda var ... o da yalan değil ...
O da görmezden gelinemez ... o da varken yok sayılamaz ... Mutlumuyum ?

Keşke ...

Keyfim mi yok ?

Yoo hepsi tıkırında ... Sevdiğim bi Tanrım sevdiğim bi kedim sevdiğim bi adamım var ...
Müziklerim filmlerim var , üzerine bi de düündüklerim ve düşüncelerim var
Oh ne güzel herşeyim var :(

Upss
Aklıma gelen sahip olamadıklarım ...
Canım yandı az düşündüm de ... Neden yansın ki ya his mi kalmış bende ...
Yaşamak ölmek , ölmekte umut olmamış mı bu zihinde ...

Ayaklarım yerden kesilse ...
Şöyle bulutların üzerinde ...
Keşke bu fotoğrafı ben çekebilseydim

1 Kasım 2010 Pazartesi

3 < 1 < 0 > 1 > 3

3 var elimizde 1'den ufak ;
1 var bi de 3'ün sağında 0'ın solunda , bakınca tam orta da ama tam olarakta öyle değil

Bi de 0 var ama bende bu ara bi kıvılcım yok ...

Sanki durdum ...
Sanki 3 oldum
Kötü bişiy mi hayır , iyi bişiy mi bilmiyorum ...

Kötüyüm demek için bilmeliyim " iyi " nasıl oluyor ... İyiyim demek içinde " kötü " nün bir selamına ihtiyacım var ...

Geriliyorum ... ama mutluyum ;
Keyfim yerinde ama sinirlerim çok bozuk

Düşünüyorum işte ;
Aslında yalan söylüyorum ne düşündüğüm ne de siklediğim var bişeyi ...

Ama geri gittim ... çoook geri
Bunun farkındayım :(

Ama böyle de diyemem , çünkü o zamandan baktığımda burda da değilim ...

Kısacası emmeli gömmeli haller

Amacım 0'a yaklaşabilmek ama yolum burdan değil , tabelam yok , tek pusulam hislerim ...

Yanıltmadı ama geciktirdi çoğu zaman ;
Oysa ki koyvermişliğimin bahanesi

Neyse
Sometimes 3 büyüktür 1 den sometimes küçüktür
Dünyanın hali belli mi olur tepe taklak gelir 0 sona düşer 3 izler 1 'i 1 takip eder 2 'yi

7 Ekim 2010 Perşembe

Biiing


Yandı kolları ;
Yandı zihni ;
Arttı hisleri , fenalaştı halleri ;
Artık farkındaydı sanki bişilerin ,
Sahibiydi hayal edip gerçekleştirebilmenin ;
Ama idrakındaydı da gerçeğin yokken varolduğunun ;
İçine aktı ;
Kendi içine ;
Alemlerin içinde ki aleme yol aldı ;
Usul usul hızlı hızlı ;
Bi kitabı açtı kalbinde ;
Kabı altın yaldızlı , içi yıldızlı

Renkler fışkırdı parmak uçlarından ;
Taştı ondan , taştı senden taştı taştı taş ;
Farketti ki içindeki alem büyük dışındakinden ;
Uzatıp kıprattı parmağını ;
Ol dedi ;
Ol ;
Tüm amacı daha ne kadar ileriye gidebileceğini anlamaktı ;
Farkında olmadan tu aradığı ;
Ama u aramaktı tekniği ;
99 yetmemişti ;
3.boyutta ki son isme ihtiyacı vardı ;
Sonsuzluğun merdivenlerini çıkarken ;

Parmaklarında ki renkleri camdan şişelere koydu;
Renklerini ayırdı uzamın ;
3’e bölmekti zamanı , düzü , çemberi ;
Geçmişi arkasına Geleceği önüne aldı ;
An oldu adı ortada kaldı ;
Orda olan burda değildi , burda olanda orda ;
Ama ortadan baktığındaki anlardın ki ;
O da orda bu da ;
Ve kalbinin atışı dedi ona ;
;
Beyni konuştu ;
;
Abrakadabra zamanı ;

Kaldırdı ellerini ;
Dokundu boşluğa ;
Bağırdı ;
OL ...

Oldu !
Bızzt diye oldu ;
Hücreleri yaratılırken ;
Akışını gördü değişik değişik frequencylerde ;
Üçgenler , çembeler ,spi spi raller ;
Bir de bir ışık dolu şişe ;

İçti şişeyi ;
Dibinde en ufak ışık kalana kadar ;
Tadı elma gibiydi , kendi de sanki Adem ;
Sonra ağırlaştı gözleri , silindi zihni ;
Yıkandı elleri ;
Unuttu tüm çabalarını ;
Bilmez oldu amacını ;
Daldı bi kör aydınlık uykuya ;

Gözünde perde ;
Zıtlıkların bütünleştiği anlamlarda ;

Zamanı gelince uyanacağını anlayamadığını bi düşe ...

Ölüp ölüm gene gene doğmalara ...

6 Ekim 2010 Çarşamba

All of Düş

http://sou.blogs.psychologies.com/sou_blog/files/the_coors_dreams.mp3

Kocaman bir ayna ,
Karşısına geçmiş yaşamaya çalışıyoruz buna rağmen hepimiz
Hemde kaçtığımız kendimizken

Işıltılı çerçevesi aynanın derin derin oyuk oyuk işlemeli
Süsleye püsleye getirmişiz her yaşamdan
Hala baktığımızda gördüğümüz sadece bendense
Yükselmemiş ayaklar yerden yeterince

Hala aynada ki görüntüye takıldıkça
Zorladıkça zorlandıkça durumları ,
Şiddetlenir boyun ağrıları
Bakma ! Yaşa !
Zamanı gelir elbet bu uyanışında
Zaten en fazla 3saniyesi kalacak akılda



http://sou.blogs.psychologies.com/sou_blog/files/the_coors_dreams.mp3

23 Eylül 2010 Perşembe

ÜçgenDaireSpiral (3)


Gözlerini yeniden aç boyalarınla ,
Zamana ve uzama göre değişssede rengi umursama ,


Altınken rengi , eskiydi herşey
Başındaydı zaman çemberin parlaktı olmuşluğun , renkelerin

Değişti zaman , değişti formlar
Aynıydı aslında özde tüm varolanlar ,
Gözüne sürdüğün boyaydı ruhundan yansıyıp vuku bulan ...

Renklerde üredi ...
Üremedi aslında sayılabildi , ikiyken kırılan ışıktan yansıyanlar
Artık hedefini Dokuza dikmişti ...

Çember yok , an içinde büyüyor sen gibi
Bulduğunu sandığın renkler yeni yeni doğuyor aslında
Sende sadece görüyosun baktığında ...


Benzerlikleri farkediyor perdeyi aralıyorsun aslında
Şaşırırken farkediyorsun bunların tümünü bildiğini gerçekte
Olması gereken bu ama üzülme
Varolmayan yolun yönü belli aslında önünde

Diller yarattın , şifreler koydun
Earth derken dünyaya sonu başa alıp Heart yaptın
Kalbimdir , gözümün bebeğidir aslında dedin
Kelimelerin büyüsünü dizilimlerdeki sırra sakladın

Şimdi bu karmaşanın ne olduğunu düşünme ...
Boş bak
Bomboş
Ama hep yukarı bak

Yukarı bakarken aşağıyıda unutma ;
Aynıdır renkleri küçümseme
Zaten unutmak değil mi burda olmana sebeb ?
Denge !
Zincir !
Halka !

Doğum !
Yaşam !
Ölüm !
Doğum !
Yaşam !
Ölüm !

17 Eylül 2010 Cuma

01 Ekim 2009 Perşembe 08:30 - 12:21 ve daha da sonrası

http://www.fileden.com/files/2008/9/14/2096619/04%20we%20are%20the%20people%282%29.mp3


· Uzan

· Kapa gözlerini ,

· Bırak kendini…gevşe…tüm vücudunun çözüldüğünü hisset yavaşça…bomboşssun…puff

· Bi bulutun üzerindesin , kolların iki yana açık , parmak uçlarından yükselmeye başlıyosun yavaş yavaş…hafifleşiyorsun…

· Gökyüzü vanilyalı…Vanilla Sky…vanilya kokusu…gökyüzü vanilya kokuyor…her aldığın nefeste daha derinini istiyorsun…ve alıyosun da …koku rahatlatıyor…

· Bişiyler duyuyorsun…

· Kafandaki şarkının playine basmışssın…Müzik…koku…bulutların üzerinde olma durumu…hafiflik…parmak uçlarından renkler yayıyorsun…Ama yavaşşş hep yavaşşş…huzurlu sakin bi yavaşlık hakim herşeye

· Aç gözlerini usulca…dünyaya ilk defa bakıyorsun…

· İçten ufak bi gülümseme çok işine yarar burda

· Müzikle birlikte yürümeye başlıyorsun bulutların üzerinde…pamuksu dumanların içinden geçio ayakların…hem serin hemde sıcak bi his…

· Görüntü ılık bi pembeye dönüşüyor gitgide…koku da pembeleşiyor haliyle

· Aşıksın

· Kendine…bulutlara…yıldızlara…güneşe…aya…dünyaya…insanlara…hayvanlara…doğaya…bi bardağa bile OLMUŞ herşeye

· Kalbinin yeniden çalıştığını hissediyosun…hızlanıyo…bunu daha önce hiç yaşamadın…keyifleniyorsun

· Tüm bu kurguyu düşünüyorsun…herşey o kadar kuralına göre ki…üzülmeyi bırakıyosun…

· Kırmızılaşmaya başlıyor görüntü…Güneşin sana yaklaştığını hissediyorsun..sana dokunmak istediğini…seni hep sevdi..sende onu seversin biliyo bunu…birbirinizin parçası olmak gayet karşılıklı bi hoşnutluk taraflarınızdan

· Öyle bi seviyesindesin ki duygularının…yeni keşfediyosun sınırlarının genişleyebileceğini…daha önce hiç bu çizgide durmamıştın…TAP !

· Pırıl pırılsın

· Yürümeye devam ettikçe…bulutlarda ki hareketlenmeyi farkediyorsun…ayaklarının altından sana ulaşmaya başlayan mavi bi ışığın sana dokunduğunu hissetmeye başlıyorsun…saç diplerine kadar…seksten bile hiç bu kadar haz almadın sen

· Devam ediyosun yürümeye…daha da aydınlanmaya başlıyo etrafın…yıldızlar…yıldızları görüyorsun…dikkatli bakmasaydın göremezdin…ama görüyorsun…istesen dokunursun onlara…İSTESENE !

· Kaldır kolunu uzan çok yakınlar…parmak uçlarınla dokun…öyle hisset ve istediğin kadar dokun

· Devam et şimdi yoluna…nasıl hissediyosun kendini?…yine o gülümsemeyi kullanabilirsin

· Önüne bi basamak çıkacak…Alçak buluttan bi basamak…sonundaki kapıya yaklaş

· Kapının önündesin

· Altın rengi…parıl parıl parlayan kolu çevir ve aç kapıyı

· İçeri gir

· Lacivert bi koltuk var

· Otur

· Etrafını izle

· Renklere izin ver…serbest bıraktığın gibi parmak uçlarından..bırak içine aksın bu sefer…ve yavaşça kapa gözlerini

· Şarkı bitti

· Yavaşça aç gözlerini şimdi…saat 8:30 olmuş…işe geç kaldın

· Şarkı yeniden başlar

( bu şarkıyı dinleyerek YAŞAMAK tavsiye edilir )



Mevsimler geçer içimden ... Yani bu da içerden ...


Yengeç burcunun yükselen ikizler haliyim ve bi gün sonra doğsam burcum aslan oluyormuş ... yani Su - Ateş ve Hava'yı bir arada yaşıyorum şu bedende ...

Mevsimler dönüyor ...
Bende dönüyor sanki ... İçime giriyolar bi rüzgarla ... YAz oluyolar çıkarken , bi daha giriyolar kış oluyolar ... İnsanın içinden mevsim geçmesi nedir bilirmisiniz ?

Kabuk değiştirmek ...

İşte o zaman insan anlıyor ; kozasından çıkan bi kelebeğin ruh halini ...
İşte o zaman anlıyor insan hepimiz birbirine bağlı zincirleriz sadece
İşte o zaman anlıyor insan yeniden doğuşu ve ölümü
İşte o zaman anlıyor insan buda geçer

İçimden geçer dışımdan akar ama geçer ...

He bi de şu var ... Çirkin hiçbişi yoktur ... Bu ruh halide çok güzeldir ... Yarattırır ... Farkında bile olmazsın

7 Eylül 2010 Salı

Tatmin Olmayan Tatminkâr İnsanoğlu

Şimdi biraz derin bir konu anlatmaya çalışacağım ama en başından bir bilgi vermek istiyorum ; “anlatamayabilirim” , “anlaşılamayabilirim”.

O yüzden herkesin yazının sonunda dilediği o sürç-ü lisan affını ben şimdiden diliyorum ve açık açık söylüyorum büyük ihtimalle sürç-ü lisan edeceğim .

Bu saatten sonra yazıyı okumak yani devam etmek isteyenler elimi tutsun ve izlediğim beyaz tavşanın peşinden beni takip etsin .

Başlıyoruz ...

Bu dünya, evren, tanrı ve yaradılış hikayelerini düşünerek geçirdiğim 26 seneye girdim geçen gün. Ve içimizdeki Matta’yı karşımıza alıp bi konuşma zamanı geldiğini düşündüm artık.

Gel dedim, geç şöyle otur.

Serin serin bir ice tea ister misin? Pek seversin dedim ve reddetmedi haliyle .

Oturdu lacivet koltuğa ve zaten -sürekli sorular soruyorsun beni dürtüklüyorsun- ‘bari bugün rahat bıraksaydın bugün doğum günümüz unuttun mu?’ dedi.

Ben de bacak kadar boyunla konuşma bakayım böle büyük büyük dedim .

Beni hiç sallamayan o koca gözleriyle baktı ve; ‘aman!’ dedi .

Napıyoruz Matta dedim? Nerdeyiz? İyice saldığını düşünmüyor musun bu aralar diye bir de azarladım.

Pipetle içtiği şeftalili buzlu çayından bi fırt aldı ve buna hangi zaman diliminden bakıp cevap vereyim ? dedi .

Nasıl yani? Dedim.

Geçmişten bakarsan ileride

Gelecekten baktığımda geride

Şu an içinden baktığımda da gayet olman gereken yerdesin dedi.

Olmam gereken yer?

Bu beni tatmin etti mi diye sordum kendime .

Bakışlarımdan anlamıştı ki olmamıştım.

Bak bunlar “aşamalı konumlar” hatırlıyor musun geçen yaz görmüştük bu konuyu...

Korku – Sevgi – Boşluk noktalarını hatırlattı bana.

Dediği gibi geçen yaz ikimiz halletmiştik bu konuları o yüzden tekrar hatırlamam bu kadar zor olmadı .

Başlangıç – Devam – Son / Gökyüzü – Yer Kabuğu – Yer Altı /-1 - +1 -0 /Anne – Baba – Çocuk / Katı – Sıvı – Gaz / Çekirdek – Manto – Kabuk / Niyet – Söz – Davranış / Baba – Oğul – Kutsal Ruh / Üçgen – Çember – Spiral

Hatırla dedi.

Sadece hatırla, tüm unutmuşluklarla hatırla.

Kutsallığını hatırla, tekamül çabanı yıldız olma isteğini hatırla dedi.

Hepimizin patladığı ve olmaya başladığı şu olmak işini hatırla dedi . Sonra 3’lenip dünyevi 3 formumuza geldiğimizi ve buradaki aşamaları da atlatıp olduğun düzleme daha fazla noktalar ekleyip çember olduğumuzu hatırla dedi.

Yine hatırladım.

“Şeriattan” “Tarikata” oradan nasıl “Marifete” geçtiğini, Hakikat kapısının ışıl ışıl renklerini hatırla dedi.

Hatırla dedim kendime ben bile!

Çemberin sonsuz noktalarının nasıl dönmekle can bulduğunu ve dönüşüyle birlikte nasıl spiral şekline geldiğini ve bu sembolleri -bakan gözlerin- nasıl gördüğünü ‘aşamalı konum’un süper noktası olan spriali ne kadar hissettiğini artık n’olur hatırla ve kendini bu sorularla yeme dedi.

3 kez hatırla dedi 1 kez anladı!

3 ihlas 1 fatiha kafası yaşadım.

3 kesik 1 derin nefes aldım.

Sonra dedim ki;

Şu an nerde olmam gerekirse tam olarak oradayım ve akarak teslim olmuş ilerliyorum ama içimdeki 3 ten 1’i olan vesvese krallığının lordu şeytan bırakmıyordu peşimi. Konuşuyor konuşuyor ve konuşuyordu . Suçlamıyordum onu. O da görevini yapıyordu, o da bu dengelerin olması için var olması gerekendi ve ‘olması gerektiği yerde’ duruyordu.

Hatırladıktan sonra bi aşama atladım ve ‘fark ettim’.

Neyi ne kadar bilmeye çalışırsam çalışayım bu bitmeyecek, ne sorular bitecek ne de cevaplar. Dönen bir çemberin içindeyiz, adı sprial ve sürekli devam etmekte hareket. Bu yüzden yolun ucu sonsuz ve an içinde oluşuyor asfalt.

Sonra dedim ki içimden içime;

Tanrıyı görmek, Büyük Bilgisayarı görmek o kadar zor değil!

En eminliği %100 kanıtlanmış bir konuda bile insanoğlunun %100 oranda emin olma lüksü yoktur ve bu korkuyu yaratan da şudur : “Teslimiyeti kabul etmeyişimiz. Yola kastıra kastıra ne olacak, ne olacak diye planlarımızla devam etmemiz.”

Ne bir doktor ne bir bilim adamı ne de başka biri %99,9’ dan daha emin olmaz ve 0,01 de o küçücük boyuyla öyle değiştirebilir ki bi anda dengeleri?

Fizik dünyasında kabul gören %99,9 büyüktür. %0,01 ‘den anında ; %99,9 küçüktür %0,01 ‘den olur.

Bunun adı Kuran’da Gayb, Matematikte Sıfır, Evrende Boşluk, anlamına gelir.

Ve o da hareket ederken aslında hep olması gerektiği yerdedir .

Ve bu artık herkesi tatmin etmelidir.

Ateş hiç sönmez, su hiç durulmaz

Su ateşi söndürdükçe, ateş te suyu kurutur

Ve aslında esas olan sadece harekettir

Ve orası hep denildiği gibi çok bereketlidir

(Matta 3:10)

2 Eylül 2010 Perşembe

Çok içerden ...


Sanki sabah kalkıyorum ve evimin renkerli bu ...

Sanki camdan bakıyorum ve gördüğüm bu ...

Sanki ... Sanki ... çok güzel herşey ... miss gibi ter kokuyor ... miss ... iki insan kimyasının ortaya çıkışı ... ter

Sanki ...
Sanki ... çok güzel herşey ...

Bunun sankilik bi tarafının olmaması ne hoş ...

24 Ağustos 2010 Salı

Matta's WhiteRabbit

... çocukluktan hatırladığım bi sahne

Doğmama vesile olmamış ama anne kelimesinde beden bulmuş bi kadın var yanımda ... Şömine başındayız ... Odun atıyor ateşe ... Ve diyor ki ;

İşte yalan söylediğinde yaramazlık yaptığında böle ateşlerde yanıcaksın ölünce

... yaşım 5 veya 4

Çocukluğumdan beri ; aklımı hep teşkil etti bunlar ...
Ve kendimi şeytan sanarak geçirdim tüm çocukluğumu . Çok eğlendim eğlendikçe daha günahkar hissettim kendimi ... Eğlenmenin günah olduğuna bile inandım ... Öle dindar bi ailem yoktu ... Hatta alakaları yoktu ... Babam yıldızlarla ilgilenirdi ki ; astroloji merakım burdan gelir ... Ama üvey annemin söylediklerini daha çok severdim ... Çünkü onlar beni korkuturdu ...

İnsan korkmayı sever ; korkunun hissettirdikleri mutluyken hissettiklerimizle aynıdır ... Korku ve Sevgi arasında fark yoktur ... Fark şudur ; Korku sizi hapseder Sevgi özgür kılar ama ikisinde de hissedilenler aynıdır ...

Korkuya bağımlı insanlar bunu hayatta olduklarını hissetmek için kullanır ... Yaşamı hisettirir Korku da Sevgi de

Sevgiye hep daha zor ulaştığımızı aşıladıkları için bize korkmak kısa yoldan daha etkilidir ve sizi sürüye dahil eder ...

İnsanların korkmak işine gelir çünkü o zaman cehaletin özgürlüğünü yaşarlar ... Ama sistem öle bi işler ki mızmızlamak ve mazlumu oynamakta onlara düşer ...

Din burda 10 numara devreye girer ... Ve bilinmezden korkan insanoğlu için ölüm sonrası öte alem adında bi senaryo yazar ama esas olan 'an dır ...

Ölmek insanlarda bi korku haline gelmiştir bu sayede ;
Tıp , bilim , teknoloji ölümsüzlüğü bulmaya çalışır ... Hastaları yaşatmaya , hayatı daha da tembel daha da zevksiz bi hale getirmeye çalışır ...

Oysa ki ölmek
Öyle bi haz alırız ki o an ;
Ölürüz

En büyük hayallerimden biridir mesela ;
O frekans atlama işini hissede hissede yaşamak isterim ...
Kendimi o anda hayal ederim ... Bedenimden tüm enerjinin yavaş yavaş sıyrıldığını hissetmek isterim , ölmek işini daha keyifli hale getirmeyi istiyorum yani ...

Çünkü farkettim ki çırpınarak ölmek sadece dünyadan ayrılmak istememek ve bilinmezden korkmak ...

Bilmem öle içimden geldi yazdım işte ...

Ha bi de aklımda bi kaç gündür bi sahne ; keşke fotoğrafını bulabilseydim de yapıştırabilseydim ... Trinity ve Neo öyle yükselirler ki ... Gökyüzünün başka bi katmanını görürler ve gözleri kamaşır güzellikten ( Matrix Revolutions )

Ölmekten bile korkmanın anlamı yoksa ; Neyden korkabilir ki insan hayatta ...

Sonrası bi kapı adı da hakikat zaten ...


23 Ağustos 2010 Pazartesi

Ölesine yazılan birşeydir ama bilinir ki ölesine diye bişi yoktur

Evet başlık bu !

Neden başlık bu diye soranlarınız olabilir;
bazılarınızda yoo sormuyorum ki diyebilir ve bunu sadece söylenenin üzerine bişi söylemek için yapabilirler ...

































Evet bu herşeye mualifim tavrı insanı çok gelistirir ...

Ama öle şeyler de yaparken şöle şeylerde yapar bi bakmışssınız alışkanlık olmuş ...
Sonra yine sorgularsınız ne bağımlılığı ... Bağımlı mı oldum gene bişiye ?
Bu yaşamayı düşündüğünüz ama çekindiğiniz bir takım duyguları bu konrku yüzünden hayata geçirememenize bağlıdır ama hayat o kadar sallamaz sizi ve sürekli geçirir ki size ...

O zaman tüm bilinenlerin yanlış tüm doğrularında hesaplanmamış olduğunu görürsünüz ve içinizden çıkıp kendinize el salllarsınız ...

Ama blog bunun hakkında değildi ... Daha spesifik şeylerden bahis eyleyecektim ama
işte diyorum ya ben heğ ve bana kızıyorlar ya bu yüzden hep

Kısmet !

Şiir yazıcam ...
Fotoğrafla yazı alakasız olabilir
Kısmet

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Gene

Evet aynen gene ...

Çok güzel gülümseyen biriyim tamam mı ?

4 Ağustos 2010 Çarşamba

3:13 Matta's TIME !

















Şimdi yeni doğurttuğumuz bedenlere emrediyoruz ! " GÜZEL " olcaz ...
Bedenimiz ne ister zihin ne ister hep onları vericez ...
Cinsiyetleri çöpe atıp ona en yakışanı giycez ...
Gene bi şarkı vericem gene bu şarkıyı dinlicez ... Gene onlara benzemicez ... Aklımıza ne esiyosa bizde onla savrulcaz !



Dünya yansa umrumuzda olmayacak çünkü biz olması gerekenin bu olduğunu bilenlerden olcaz !

Hade açılsın kulaklar ...

http://listen.grooveshark.com/#/search/songs/?query=multitap

" Kirli Sepetim "

29 Temmuz 2010 Perşembe

Lönk diye

http://www.vimeo.com/11681457

Bugün öyle birgün ki !
Yeniden doğuruyorum kendimi !

28 Temmuz 2010 Çarşamba

3'ün 1'i

Beni tanıyosun ... normal sayılmam pek şuan ... ama bu sefer diğerlerinden farklı ... hem iim hemde kötü ... hem istediğim bişi bu hemde tahammül edemediğim ... tam olarak öle değil yani her zaman ki gibi ...

Resmen içmek istiyorum i ha dolapta votka da var .... ama sigara yok ... sigara ve küllük görmeye dayanamayabilirim şuan ... gerçi bu fikrede dayanamıyorum ya ... garip

İyi yaptın ; bunu sorgulamıyorum bile ... sadece mantık şartellerim inik duygusal Matta devrede ... Biraz acı çekip uzaklaşıcam bundan da .... Sen ikimiz içinde doğru olanı yaptın .... Ve frekansımıza bi ivme kazandırdın ... Şu saatten sonraikimizinde tıkalı olan kanallarını açtın ...

Ama bilmem ... dayanamadım yinede ben Janım ...
Hem seviniyorum hemde kocaman bi üzülmek
Hem senden çok sıkılmıştım artık hemde dayanamıyorum suan bu fıkre ... Konu evde yanlız kalmaktan korkmak değil ... Bi bağımlılık damarını daha kesmek !

Bugün radyoda Arzu n demişti biliyomusun ?
Aydınlanma yolundaki bilge yanlız olmalıdır ... Aile - iç içearkadaşlıklar bunlar her zaman zorlaştırır işi ... Sonra bu Mattanın değişik değişik frequencilerinden gene bi ses geldi ve sordu ?

Hazırmısın ?

Evet dedim hazırım ...

Ve bugün ...
Herşey gönlünce olsun Janım ... Ama bi süre görüşmek istemiyorum i hatta sen eşyalarını alırkende burda olmıycam hatta o gün eve de gelmicem ...

Bu da benim sana yazdığım son mektup ...
Seni çok seviyorum

Matta

( Yıldızları paylaşmıştık biz , seninkileri geri vermiyorum kendiminkileride senden almıyorum hep korusunlar seni Güzel Adam )


Janamata

Değişik bi zaman ;

Biliyorum o istediklerimin artık startındayım ama kalbimde kırık sanki yau ...
Neden hep +'larla -'ler yanyana ...

Onunda cevabını biliyorum ; TANRISAL ...
Neyse eyv. diyelim kafamızı eğelim güzel güzel karşılayalım ki iyilikler güzellikler getirsin ...

HER İKİMİZE DE ...

22 Temmuz 2010 Perşembe

21 Temmuz 2010 Çarşamba

60 Nefes 1 Dondurma Eder !

[17:04:21] Mattadelamarques diyor ki:
Sana Maltepe deki Nefes okulunda bir Mustafa bey var demiştim hatırlıyomusun?
[17:03:58] God>World>Atheis>]Deist>Pagan>Jewish>Christian>Moslim>society>People>Human>God damn it...(Circle!) diyor ki:
ebet
[17:04:21] Mattadelamarques diyor ki:
nebok gıbıydım ya az önce
[17:04:30] Mattadelamarques diyor ki:
oda facebook ta online dı
[17:04:35] Mattadelamarques diyor ki:
ona yazdım
[17:04:58] Mattadelamarques diyor ki:
sebeb yok ama şöleyım böleyım dıye
[17:05:15] Mattadelamarques diyor ki:
oda dedi ki beden ritmınız dengesızdır
[17:05:19] Mattadelamarques diyor ki:
dedım o ne demek
[17:05:32] Mattadelamarques diyor ki:
dedı dogru nefes almıyosunuzdur
[17:05:45] Mattadelamarques diyor ki:
yada gezegen konumlamalarından dolayı olabılır dedı
[17:05:51] Mattadelamarques diyor ki:
uzerınızde baskı yapmıstır
[17:06:09] Mattadelamarques diyor ki:
dedım d.gunum yarın ve yıne gunes tutulması ayım içimde oldu falan
[17:06:17] Mattadelamarques diyor ki:
kuvvetle mumkun dedı
[17:06:19] Mattadelamarques diyor ki:
neyse

[17:06:37] Mattadelamarques diyor ki:
60 kez nefes alın verın bişiyiniz kalmaz dedi
[17:06:44] Mattadelamarques diyor ki:
bende 60 kez nefes alıp verdım
[17:06:49] Mattadelamarques diyor ki:
gozlerımıde kapadım
[17:06:57] Mattadelamarques diyor ki:
empire of the sun çalıodu
[17:07:09] Mattadelamarques diyor ki:
60 nefes almak etmek işim bitti
[17:07:14] Mattadelamarques diyor ki:
şarkıda tam o an bitti
[17:07:18] Mattadelamarques diyor ki:
gözlerimi bi açtım
[17:07:24] Mattadelamarques diyor ki:
önümde 1 dondurma
[17:07:25] Mattadelamarques diyor ki:
:)
[17:07:38] Mattadelamarques diyor ki:
hüseyin bey dondurma almış hepımıze
[17:07:44] Mattadelamarques diyor ki:
ablada önume koymus gıtmıs
[17:07:46] Mattadelamarques diyor ki:
:)
[17:07:54] Mattadelamarques diyor ki:
suan daha iim :D
[17:07:58] God>World>Atheis>]Deist>Pagan>Jewish>Christian>Moslim>society>People>Human>God damn it...(Circle!) diyor ki:
=)=)
[17:08:04] God>World>Atheis>]Deist>Pagan>Jewish>Christian>Moslim>society>People>Human>God damn it...(Circle!) diyor ki:
güzel olmuş

16 Temmuz 2010 Cuma

Empire of the Sun !

Bi adamlar ki bunlar ben onlar için ikinci kez karalıyorum ve onlar kadar şu ara kimseyi izlemek istemiyorum bu topraklarda ;
Haaa bir de Yeasayer var ki onlara da hakettiklerini vermeliyim ; Evren'in mantığına kafa yormuş ve içine akmış adamlar bunlar , benim gibi "çemberizm"

Bir şarkıydı ki beni tam 1.5 yıldır estire gürlete tuta tuta fırlatır ; " We'r the People" - ki en eski kayıtlarımda bana ne yaptıgğınıda belirtmiştim bu şarkının ;

Ama şimdi bir de buna gelelim ;
Yine aynı albüm ve başka bir Empirelık ; bu arada daha 2 şarkı var geride onlarada bi ara çizerim ;

Ama şimdi !

"" A star explodes a storm A billion seasons born A shock to the waves I know breaking far from shore ""

Yani "Standing on the Shore " ...
http://listen.grooveshark.com/#/artist/Empire+of+the+Sun/550306
buyrun burdan dinleyin !


Standing on the shore
Waiting for the ship in call
There's something in the way I move
That keeps them on their own

A star explodes a storm
A billion seasons born
A shock to the waves I know
breaking far from shore

Don't want to talk
All I hear is noise

The future's in my hands
I hold it in my palms
Engrave it in the leylines running
Right down her arms

Speak in silent tongues
Lies reflect the times
The ghost and the shadows fill
The living scene

Don't want to talk
All I hear is noise




Faithless !















Ada'nın müziği !
Bu sefer elektroniği !
GOD IS A DJ !

Yarın!

15 Temmuz 2010 Perşembe

Nar Taneleri

Tanımadığım ve hatta hiç görmediğim bir adamın sesi girdi önce aklıma sonra fikrime daha sonra da kanıma. Bu aşamaları teker teker tadını çıkara çıkara yaşadıktan sonra kayıtsız kalmak imkânsızdı ve kalınmadı da...

“Gel” dedi bana.

“Peki” dedim ben de.

Nerdesin diye sormadım bile çünkü hislerdi kullandığımız teknik.

Ve başladım hazırlanmaya;

Çok uzaklarda olsa da gideceğim yer; yanıma üzerimdekilerden başka hiçbir şey almadım. Ama bavulumu tamamen hazırlamak günlerimi, aylarımı hatta yıllarımı aldı.

Gittiğim yerden bir daha dönmeyi düşünmüyorum ama buna rağmen Jan’la çekildiğimiz fotoğraflarımızı bile yanıma almayacağım ve almıyorum da.

Aaa şunu unutmuşum dememek için itina ile hazırladım bavulumu. Kazanılmış ve kat edilmiş yollardan geri dönmek “insanın kalbini en çok kıran” şeydir. Tadını bilirim bu yüzden bir daha yaşamak istemedim. Babanem hep söyler: Akılsız başın ayak çeker cezasını!

Evet sanırım sonunda tamamen hazırım hatta nazırım bile. Espri de yaptığıma göre keyfimde yerinde. Tamam olmuşum (gülümseme).

Neler aldım yanıma biliyor musun?

En sevdiğim şarkıları, en sevdiğim film karelerini, arkadaşlarımla yaşadığım en kahkahalı anlarımı, içtiğim her şeyin kafasını, yediğim haltların öğrenilmişliklerini, Marki’nin sadece bana özel gülümsemesini, bir tutam kavuşma anında kullanılacak “sevinç gözyaşını” , ve bavulumdaki boş kalan yerleri tıklım tıklım dolduracak kadar “umut”larımı...

Ahaha nasıl unuturum tabi ki kendi elimle özene bezene yaptığım adını Matta koyduğum; bana hep güzellikler getiren, bu zamana kadar yaşadıklarımdan oluşturduğum, yatmadan önce başucuma koyduğum ufak biblomu da aldım.

O kadar hazırım ki;

Hiçbir zaman bu kadar hazır hissetmemiştim kendimi. Bu yüzden yıllarca çıkmayı düşündüğüm bu yolculuğun zamanı bu kadar uzamış. Ama ben o zamanlar bu bekleme işini hep “Tanrı’nın beni yedek kulübesinde bekletmesi “ olarak tanımlardım. Çocuk gibi huysuzlanmışım. Şuan yedek kulübesinden kalktım ve merdivenlere yürüyorum.

Şuan kafamın içinde Sinatra kusura bakmasın ama Fiona Apple sesinden “Why try to change me” çalıyor. Ve ben piyanoyu şu ana yakıştırdığım kadar hiçbir şeye yakıştırmamıştım.

Özlem koymadım bavuluma. Bu yüzden bu evden çıkarken kamera o hüzünlü veda bakışını son kez bu evin içinde yakalayabilecek. Gittiğimiz yerde seninle birlikte çok fazla yeni filmlerimiz olucak çünkü. Ve ben bu zamana kadar ki tüm bu hüzünlü bakışlar işini “cebimdeki öğrenmişlik şekerlerim” olarak hep yanımda taşıyacağım. İhtiyacım olduğunda sokucam elimi elbisemin cebine, alacağım bi tane koyacağım dilimin üzerine ve sadece “tadına varmak” olacak yaptığım.

Özlem adı verip, meze etmeyeceğim melankolime...

Saat yaklaşıyor. Pencereden bakıyorum ve yaklaşan trenin dumanını görüyorum. Trenin sesi henüz gelmiyor belki ama senin bana “sana geliyorum” diyen sesin iyice çınlatıyor kulaklarımı.

Holdeki aynaya yürüyorum; elbisemin renginin gözlerimdeki ışıkla uyumuna bakacağım. Krem rengi elbisemin üzerinde rengarenk yıldızlar var gözlerimdeki beyaz ışığa yıldızların rengi çok yakışıyor. Sen de çok yakışacaksın bana ve bende sana. Bu uyumu sandaletlerimle tamamlayacağım. Makyaj yok yüzümde. Yanaklarım zaten kırmızı.

Trenin sesi gelmeye başladı ve seninde sesin yükselmeye...

Düşünüyorum;

Birlikte çimlere yatıp bulutlarla oynayacağız. Beni böyle tavladın biliyor musun? Sonra da bana sarılıp saçlarımı koklayacağını söylediğinde kalbime altın vuruşu yapmıştın. Sadece bu iki cümlenden dolayı vanilya kokuları duydum yıllarca.

Şuan bu trenin içindesin. Bende merdivenlerden inip vedalaşıcam artık burasıyla.

Biz yarım elmalar değiliz seninle, biz iki bütün elmayız. Birlikte olmak isteğimizin amacı; birlikte birbirimize bakarak daha çok kızarmak daha çok kızarmak daha çok kızarmak. Nar gibi olmak!

Ve o gün geldiğinde de el ele tutuşup; elmayla yola çıktığımız ve Nar’a dönüştüğümüz yolculuğumuzun o anı geldiğinde, tanelerimizi patlayarak oraya buraya saçıldığımızda, işte o zaman bütün ile birleşeceğiz ...

Bu dış dünya diliyle anlatırsam;

Ellerini tutarken bedenimden ayrılan ruhumu izleyip yıldız olucam.

Ellerimi tutarken bedeninden ayrılan ruhunu izleyip yıldız olucaksın. Yine yan yana olucaz.

Sesler yükseldi...

Geldin!

Sen hazırsan bende hazırım...

Ama önce şu derin nefesimi alayım;

Kollarını aç!

Gel dedin geliyorum!